Yanağındaki derin bıçak izinden giriyorum yüreğine.
Kırpma gözlerini sevdiğim, kinim ulaşmaz semtine.
Hava kararmaya görsün, bir gecekondu gibi düşlerime temelleniyorsun.
Ben İsa'ydım, sen çarmıh.
Sana gerildim, sana bağlandım.
Kollarına çivilendi ellerim.
Yaş olup gözümden kristal vazo misali yerlere düştün.
Gözümden düşmüştün gönlümden değil.
Beni okşayan ellerin çaresiz mültecinin sığındığı kentti.
Parmakların semtlerimdi. Semtlerim sıcak ve bağlayıcıydı.
VE sen cesurdun. Sen cesur VE atılgandın. Atılgan - kırılgan - himayeciydin sen.
Sen güleç VE sıcak VE içtendin. VE siperdin.
Acı sözlerin çiçeklerimi dökerdi.
Arkasına düştüğümüz kurtarıcımız bir istasyonda sırtından kurşunlanırdı.
Saçlarından tutunurdum geleceğe .................................
.................................................. ............................
Gelecek gelmezdi .................................................. .....
.................................................. ............................
Sen de gelmezdin çok zaman.
Ellerimde güller kururdu. Aşkım kokardı kalabalık bulvarlarda.
Herkes bir yerlere giderdi orada. Ben sana gidemezdim.
Gitmeler yalnız senin uşaklarındı. Beklemek boynumun veba'liydi.
Hep susardım sen ağlasan.
Sen ağlasan içimdeki vadi aşka yeşerirdi.
Hafif bir gülümsesen, yüzündeki yarım ay ekvatorum olurdu.
Altın bir küpeydim senin için VE beni taşımak için delmiştin kulak memelerini.
Meme dedim de aklıma böğürtlen geldi nereden geldiyse.
Böğürtleni ellerimi kullanmadan dalında yemek en büyük fantazimdi küçükken...
Sen yürürken güzelim, izlerinde uygarlıklar çökerdi.
Ve çıkıp gelmezdin.
Ve sen yürür giderdin.
Ve ben, ben olmak için beklerdim.
Ellerimde güller kururdu.
Kurtarıcımızı vuran katil sırtından vurulurdu...